4 Ocak 2009 Pazar

Etrafımızdakiler, göremediklerimiz yada kayıtsız kaldıklarımız...

Ağlıyordu küçük çocuk.Kaçıyordu annesinden.Etarfında binalardan sallanan yalnız kollar, bacaklar, başlar...Saymakla bitmeyecek iğrençlikleri izliyordu gözü yaşlı çocuk.Elinde tuttuğu kol babasından son hatıraydı ona.Ve ölümüne bağrına basıyordu onu, hiç ayrılmamacasına...
Anneside ağlıyordu bir yanda.Elinde kapkara bir ceset.Oğlum diyordu her sarılışında.Oğlum diyordu her feryadında.Oğlum...Kafasının üstünden geçen mermi ve benzerlerini umursamıyordu.Hatta kolundaki şarapnel parçası bile sanki ondan ayrıymış gibi davranıyordu.Algılamak istemiyordu anne, dünya ya durmuş yada sona ermişti onun gözünde...
En küçükleri ise dört yaşındaki kızlarıydı.İdrak edemiyordu hiçbir şeyi.Bir abisine bakıyordu bir annesine.Abisinin elindeki şeyi ne olduğunu idrak edemiyordu bile."Abimin elinde doğarken canı sıkılıp yarısı doğmamış bir adam var" diyordu soranlara.Ertesi gün bunu duyan gazeteciler gazetelerine yazarken bile ağlıyorlardı."Peki ya annenin elindeki ne?" dediklerinde."Diğer abim uyuyo sessiz olun biraz sonra uyanır bana kızar" diyordu.Artık gözyaşları kanalizasyonu tıkayabilirdi kanla karışmış bir şekilde....
Ağlıyordu hepsi bir yanda...
Ağlıyordu onlar...
Çekirdek bir ailenin son çöpe atılacak kabuklarıydı onlar...
(Dünyada bazı şeylere kayıtsız kalmak mümkün değil kimine göre.Kimine göre umursamamak yaşamaktır öğle değil mi?Umursamayanlara inat çabalamak dileğiyle...)